TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş: Netanyahu ve çetesi Hitler’le aynı tarafta görülmeye başlanmıştır

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Gazze: İnsanlığın Felaketi Özel Raporu" tanıtım toplantısında; "Netanyahu ve çetesi, bu katliamları yaparken yanlarına kar kalır zannediyorlar. Öyle zannetmesinler, yanlarına kar kalmayacaktır. Şimdiden Netanyahu ve çetesi Hitler'le aynı kategoriye girmiş, Hitler'le aynı tarafta görülmeye başlanmıştır. Bu en büyük mağlubiyettir. Bu çete uluslararası savaş suçları mahkemesine çıkacak ama çoktan insanlığın vicdanında yargılanmış ve gerekli yere oturtulmuştur. Lahey'deki dava Filistin meselesinin başlangıcıdır. Önümüzde on yıllar sürecek olan büyük bir mücadele başlıyor" dedi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bugün TBMM Tören Salonu'nda düzenlenen toplantıda 'Gazze: İnsanlığın Felaketi Özel Raporu'nu kamuoyu ile paylaştı. Kurtulmuş, özetle şunları ifade etti:

"TÜRKİYE'NİN BÜTÜN KURUMLARI DA BU SÜREÇ İÇERİSİNDE FİLİSTİN HALKININ YANINDA YER ALMAYA BÜYÜK GAYRET GÖSTERİYOR"

"Hem bu İsrail'in saldırganlığının karşısında durmak hem insanlık vazifemizi yerine getirmek hem de Filistinli kardeşlerimize karşı dost ve kardeş olduğumuz Filistin halkına karşı dayanışmalarımızı ve işbirliğimizi ifade için her seviyede büyük bir titizlikle, dikkatle mücadele ediyoruz. Türkiye'nin bütün kurumları da bu süreç içerisinde Filistin halkının yanında yer almaya büyük gayret gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı'na bağlı İletişim Başkanlığı, özellikle İsrail'in en iyi şekilde bildiği dezenformasyona karşı uluslararası alanda vermiş olduğu mücadelede fevkalade takdire şayandır. Ayrıca insani yardımların ulaştırılması bakımından Kızılay başta olmak üzere bütün yardım kuruluşlarımız yine aynı oradan yaralıların getirilmesi bakımından da Sağlık Bakanlığımızın, velhasıl bütün kuruluşlarımızın en önemli vazifelerinden birisi 7 Ekim'den bu yana İsrail'in saldırganlığının karşısında durmak Filistin halkının yanında durabilmektir.

"VİCDANI OLANLAR AYAĞA KALKMIŞTIR VE DÜNYADA ZULME KARŞI BİR İNSANLIK CEPHESİ KURULMUŞTUR"

Meselenin iki yönü olduğu, bu iki yönünü birbiriyle iç içe geçmekle birlikte birbirinden ayrı ele alınarak titizlikle sürdürülmesi gerektiğine inanıyorum. Bunlardan birisi işin insanlıkla ilgili kısmıdır. Bir diğeri ise işin siyasi kısmıdır. Bu ağır insanlık dramını Gazze'de 2 milyon 200 bin insanın 5 aya yakın bir süredir her gün bilfiil yaşadığını unutmayalım. Bu büyük katliam karşısında susanlar, sessiz kalanlar, destekçi olanlar olduğu gibi ilk günden itibaren insanlık adına ayağa kalkan ve seslerini yükseltenler vardır. Şunu açıklıkla söyleyebiliriz, zalimler küvözlerde ölen bebekleri purolarını içerek izleyebilirler. Zalimler sokakta, açlıktan ölen ninelerin ızdırabına gülerek yanıt verebilirler. Ama mazlumlardan yana olanlar, vicdanı olanlar ayağa kalkmıştır ve dünyada zulme karşı bir insanlık cephesi kurulmuştur. Güçlenerek yoluna devam edecektir.

"ÜSTÜMÜZE DÜŞEN İNSANLIK CEPHESİNİ HER YERDE TAHKİM ETMEKTİR"

Dolayısıyla ilk olarak yapılması gereken şeyi zaten insanın kendiliğinden yapmaya başlamış, organize olmaya başlamış ve insanlık cephesini inşa etmiştir. Şimdi bizim üstümüze düşen insanlık cephesini her yerde tahkim etmektir. Bundan sonra dünyanın hiçbir yerinde hiçbir zalim yönetim eskisi kadar rahat olamayacaktır. İşin bu insanlık tarafından siyasetçiler olarak, sivil toplum kuruluşları olarak üniversiteler olarak, araştırma merkezleri olarak tabii ki ortaya koyacağız.

"NETANYAHU VE ÇETESİ HİTLER'LE AYNI TARAFTA GÖRÜLMEYE BAŞLANMIŞTIR"

Netanyahu ve çetesini bu katliamları yaparken yanlarına kar kalır zannediyorlar. Öyle zannetmesinler, yanlarına kar kalmayacaktır. Şimdiden Netanyahu ve çetesi Hitler'le aynı kategoriye girmiş, Hitler'le aynı tarafta görülmeye başlanmıştır. Bu en büyük mağlubiyettir. Bu çete uluslararası savaş suçları mahkemesine çıkacak ama çoktan insanlığın vicdanında yargılanmış ve gerekli yere oturtulmuştur. Lahey'deki dava Filistin meselesinin başlangıcıdır. Önümüzde on yıllar sürecek olan büyük bir mücadele başlıyor.

"BU KADAR BÜYÜK ZULÜMLER, INSANLIK SUÇLARI İŞLENİRKEN İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI, İSLAM ÜLKELERİ NEREDEDİR"

Önümüzdeki dönemde çalışmalarımızın üç alanda yoğunlaştırmak mecburiyetindeyiz. Bunlardan bir tanesi Netanyahu ve ekibini, uluslararası alanda yalnızlaştırma siyasetini gerçekleştirmek zorundayız. Bunlar nereye giderlerse gitsinler artık uluslararası sistemin içinde asla ve asla eski itibarlarını bulamayacaklar ve yalnızlaşacaklardır. İkincisi ise bu çerçevede özellikle mazlum milletlerin, aralarındaki dayanışmaları artırmaları gerekiyor. Bu kadar büyük zulümler, insanlık suçları işlenirken İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam ülkeleri nerededir? Niçin yeterince etkin şekilde bu zulmü önleyecek mekanizmayı oluşturamamaktadırlar? Üçüncüsü ise uluslararası alanda yeni bir sistemin kurulabilmesi için bütün gücümüzle mücadele edeceğiz.

"İNSANLIK DİYOR Kİ; YENİ BİR BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE YENİ HAKKANİYETE ADALETE DAYALI BİR SİSTEMİ KURMAK LAZIM"

Birleşmiş Milletler'inden tutun uluslararası yardım kuruluşlarına kadar hiçbirisinin bir fonksiyonu kalmamıştır. Gazze meselesi insanlığın gözüne sokarak bunu gösteriyor. Ukrayna'da iki yılı aşkın bir savaşta çözüm üretemeyen uluslararası sistem çoktan çökmüştü. Aynı şekilde dünyanın birçok yerinde çatışmalara müzakereler çerçevesinde çözüm bulamayan uluslararası sistem çoktan çökmüştü. Gazze'deki ortaya koyduğu bu çaresizliğini çok net bir şekilde bütün dünya görmüştür. Dünya bu adamların kurduğu zalime destek veren sistemle yürütülemez. Dünya 5'ten büyüktür derken söylediğimiz şey bir hayal değildi. Şimdi Gazze'de her yükselen sesle birlikte insanlık diyor ki, yeter artık yeni bir sistem yeni bir Birleşmiş Milletler ve yeni hakkaniyete adalete dayalı bir sistemi kurmak lazım.

"YAKIN ZAMANDA BU FİLİSTİN DİRENİŞİNİN BAŞARIYA KAVUŞACAĞINI DA GÖRÜYORUZ"

Zannetmesinler ki Netanyahu ve çetesi, bu siyonist rejim, bu zulümlerle ilelebet payidar olacaklardır. Yakın zamanda bu Filistin direnişinin başarıya kavuşacağını da görüyoruz. Üç tane mesele gerçekleştiği zaman Filistin davasında siyasi olarak sonuç almış olacağız. Bunlardan birisi, tam manasıyla egemen, toprak bütünlüğü sağlanmış ve 1967 sınırlarında yani başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmadan Filistin'de siyasi çözüm elde edilemez. İkinci temel mesele ise başta Mescid-i Aksa olmak üzere Müslümanların, Hristiyanların ve Yahudilerin bütün kutsal mekanlarının uluslararası sistem tarafından garanti altına alındığı bir mekanizmanın kurulmasıdır. Üçüncüsü ise İsrail'in çok sistematik bir şekilde, 1948 itibaren sürdürdüğü yerleşimci politikalarının mutlaka önlenmesidir. Bu yerleşimci lafını da ortadan tamamen kaldırmamız lazım. Bunlar işgalcilerdir. Bu üç konudaki siyasi sonuçları aldığımız zaman Filistin davası başarılı bir yola girmiş demektir."